9 Eylül 2011 Cuma

kendi hayat yolcululuğum - 1

   En çok hatırlamaya çalıştığım yolculuklardan biridir ilk İstanbul 'a geliş yolcululuğum.
Babamin , Erzurum daki Baraj işine başlayacakken ki daha sonra neden bunu yapmadım diye kızıcak kendisine ;İstanbul daki amcamın ısrarlı çağırmaları neticesinde dükkanın başında durmak için gelmesiyle başlayan bir süreçti.Sürecin devamında işin istediği gibi yürümemesi neticesinde memleketteki evin ödenemeyen kiraları nedeniyle ;artık İstanbul yolcululuğu hem bir zorunluluk hem de işte o malum İstanbul'un taşı toprağı altın paradigma sının rüzgarını berbaerinde bize yaşatmıştı...

   O Anadolu'nun özellikle de Artvin Yusufeli'nin bütün iyiniyetli halini de eklersek ortaya çıkıcak bu sürecin sonucunun hayra olacağı kanaatini taşımamıza vesile oluyordu.Tabii ki bunların hepsi birer geçiş ve umut basamaklarından ibaretti.Gerçeği ancak ve ancak o hayatın esas içindeki insani gerçekler belirleyecekti.Kiralar biraz gecikmeli de olsa ödenecekti ama olan olmuş ok yaydan çıkmıştı bir kere.Ve Artvin ilinin Yusufeli ilçesinden 15 Haziran 1990 Cuma günü başlıyan yolculuk 16 Haziran 1990 Cumartesi günü saat 12 civarında eskiden Topkapı otobüs garında son buluyordu.Etrafa mahcup biraz da şaşkın bakışlar,abimin daha önce kısa süreli de olsa geldiğinden dolayı öncü davranıp belirli bir yere kadar bizi servisle götürmesi ve ordan en küçük amcamızın bizi ;yanımızda bulunan bir çok ailenin memleketten ilk geliş halleri gibi kıyafetlerimiz poşetlerde ve yorganımız ve benzer birkaç eşyamız daha.. ile birlikte karşılaması gerçekleşmişti...
 
   Ve 3 ay sürecek olan babanın kayboluş serüveni.Babam bize kızdığı için neden ona haber vermeden geliyoruz durumuna sorumsuzca terkediş ayları...İyi bir insan karakterini taşımasına rağmen kendisinin de pek sevmediği aslında annesine olan benzerliği nedeniyledik kafalı,agresif,bencil,inatçı ve sorumsuz yapısı onu kötü insan karakterine çeviriyordu ve netice olarak da bu durumun faturasını başta annem olmak üzere abim ve ben ödüyorduk...

   Herşeyin en az farkında olan bendim.Haliyle 9-10 yaşlarınin o hayatı yeni yeni kavrayışlarını yaşıyordum ve durum pek de parlak gözükmüyordu... Netice de çocuktum çok da fazla anlayamıyordum doğal olarak... Şimdi bir kez daha çok iyi anlıyorum ki o ilk uzun yolculuk benim kader çizgimin beni taşıdığı yolmuş ve bende o yolun bir o kadar garip  ve küçücük yüreğinde çocuksu bütün saflığı ve de yaramazlığıyla yola tutunan yolcusuymuşum... küçükken eşiğin önüne yeşil bir yaprak koyarlarmış eşiğin önüne ondan korkar dışarı çıkamazmışım :)) Ve 6 yaşına kadar da saçlarım sapsarıymış...

    Bu hikaye devam edecek....
    Saygılarımla.

   İhsan BOZ